Heykeltıraş Tuğçe Aytürk’ten çevre farkındalığına güçlü bir vurgu
POPÜLER İÇERİK

Hayatlarımız pratikleşirken çevremiz boğuluyor. İnsanın doğayla olan bencilce ilişkisi üzerine kafa yoran doğa sanatçısı ve heykeltıraş Tuğçe Aytürk, insanlığın içine düştüğü bu açmaza tamamen atık malzemelerden ürettiği “Sofra” adlı eseriyle dikkat çekiyor.

Aytürk, eserinde, doğadan ilham alan seziş yeteneğiyle çevre farkındalığına güçlü bir vurgu yapıyor. Genç heykeltıraş ile bu evrensel soruna ilişkin tespitlerini, mesajlarını hatta belki de çözüm önerilerini yetkinlikle kodladığı eseri Sofra’nın hikayesini konuştuk. Sofra ve “mutfağı” hakkında epey bilgi edindikten sonra sanatseverlere ve yolu düşenlere, eserin Taviloğlu Koleksiyonu’nun bir parçası olarak sergilendiği İstanbul Tarihi Likör Fabrikası’na 30 Mart 2025 tarihine dek uğramak kalıyor.
“Sofra” bize ne anlatıyor?
Eserim Sofra, tüm kültürlerde çağlar boyunca birçok anlamı olan sofra kavramının tüm süreçlerini aynı anda sergileyen, tüm ortak değerlere aynı anda sahip çıkan otantik bir yaklaşımı temsil etmektedir. Sofra insanlığın ortak değeridir. Burada işlevini yitirmiş nesneleri yeniden kullanarak, onlara yeniden anlam kazandırıp insan-doğa meselesini vurgulamak üzere, kavramın başlangıcı, şu anın kendisi ve sonrasını aynı anda sunarak bir sofra sermekteyim.
Peki, ilham kaynağınız ne oldu?
Bir doğa sanatçısı olarak insan-doğa meselesi üzerinden hareket etmekteyim. Doğa içinde uyumla var olamadığımızı, doğaya verdiğimiz zararın günün sonunda dönüp dolaşıp yine biz insanlara dokunduğunu göstermek istiyorum. İnsan hayatını kolaylaştırmak, nesneleri korumak, taşımak, saklamak maksadıyla üretilen ambalajlar görevlerini tamamladıkları noktada çözülmesi gereken atıklar haline gelmektedir. Bu da yeni bir meseleyi ortaya çıkarır: Sektör, kar-zarar ilişkisi, iş gücü, çözümleme…
Eserinizde kullandığınız malzemeleri nasıl seçtiniz ve bu malzemelerin esere kattığı anlamı nasıl tanımlarsınız?
Eserin yapımında yukarıda anlattığım gibi plastik atıkları kullandım. Bu plastik atıkları geri dönüşüm ve kazanım süreçlerinin çeşitli aşamalarında topladım. Tire Organize Sanayi Bölgesi’nde bazı dönüşüm fabrikaları kapılarını açtı. Bu, hem gözlemleme hem malzemenin doğrudan aşamalı elde edilmesi bakımından faydalı bir iştirak oldu. Eseri Tire Yeni Sanayi’de o günkü atölyemde ürettim. Mobilyalar ve sofradaki diğer malzemeler de atıktır. Bu malzemeler eserin temel anlatımını oluşturmaktadır. Başlangıçta güzel bir sofra kurduğunuzu hayal edin. İnsanın maddi, manevi ihtiyaçlarını karşıladığı, insanları bir araya getiren bir sofra. Buraya kadar kötü bir niyet, bir zarar barındırmamaktadır. Tıpkı plastiklerin insan hayatına girişi gibi. Plastik malzeme, dayanıklılığı, su geçirmezliği gibi değerli özelliklerinin yanı sıra kağıt tüketimini azaltmak dolayısıyla ağaçların kesilmesinin önüne geçmek amacıyla kullanımımıza sunulmuştur. Ancak geldiğimiz noktada çağımızın en büyük ve en önemli sorunlarından biri olmuştur. Bu soruna kalıcı, sürdürülebilir çözümler getirmez, konuyla ilgili farkındalığı artırmaz isek, neşe ile başında toplandığımız sofraları artık kuramayacağız.

Eserin yaratım sürecinde karşılaştığınız en büyük zorluk neydi? Bu zorlukları nasıl aştınız?
Eserin yapım aşamasına dair hoş anılarım var. Bu eseri ürettiğim yıl Tire’deki ilk yılımdı. Yaz mevsimiydi. Tire epey sıcaktır yazları. Atölyemde bütün gece çalışıp, sabah gün ağarırken sanayiden merkeze dönüyorum. Ulaşımda sırasında bir sorun yaşadım. Trafik ekipleri yardımcı oldular sağ olsunlar. Bir de bu süre zarfında parmağımı çatlattım. Fıtratım herhangi bir işle uğraşırken yardım almama müsaade etmiyor. Bu dönemde atölyemde çalışmak isteyen bir sanat öğrencisi vardı. Yardımcı ya da asistan istemedim. Ancak parmağımın çatlaması ile birlikte bu öğrenciyi asistanlığa kabul ettim. Bu bi’ işaret olmalıydı. Birlikte uyumlu bir çalışma süreci geçirdik.
Bu eserde belirgin teknik ya da sanatsal yöntemler kullandınız mı? Eğer öyleyse, bunları nasıl belirlediniz?
Burada şundan bahsetmek istiyorum: Özellikle sanata ilgisi olmayan, sanatla yeni tanışan, sanatın dışından bakan gözlerden sıkça gelen bir tepkiden: Bunu ben de yaparım! Bakıldığında kimi gözlere oldukça basit görünen bir eseri ortaya koymak aslında sanıldığı kadar kolay değil. Yukarıda, yaşadığım fiziki zorlukların bazılarından bahsettim. Bunun dışında kullanılan malzemeyi tanımak, işlemek, bir anlam bütünlüğü içinde ortaya koymak sanıldığı kadar basit bir süreç değil. Hatta çoğu zaman oldukça sancılı. Ancak nihayetinde amacım, basit olanı, göz önünde olmasına karşın görülmeyeni insanlara sade bir anlatıyla sunmak.
“Amacım, basit olanı, göz önünde olmasına karşın görülmeyeni insanlara sade bir anlatıyla sunmak.”
Bir heykeltıraş olarak eserlerinizi yaratırken doğa ve çevre ile nasıl bir ilişki kuruyorsunuz?
Öncelikle kendimi doğanın bir parçası olarak görüyorum. Ondan ayrık düşünmüyor ya da hareket etmiyorum. Baktığım her yerde bir ahenk görüyor, kimi zaman onu kendimle, gözümle daha uyumlu hale gelmesi için yeniden düzenliyorum. Doğadaki varlığımı uyum içinde sürdürmeye çalışıyorum. Bir sanatçı
olarak doğa benim oyun bahçem. Orada kaygılarımdan sıyrılıyor, meseleyi anlamaya, çözmeye ve görünür kılmaya çalışıyorum. Kendinizi onun ellerine bıraktığınızda, doğa size yol gösteriyor ve sanatsal bir anlatı içinde yolunuzu buluyorsunuz ve hatta kimilerine göre haddinizi aşıp kimilerine göreyse amacınızı tamamlayıp başkalarına da yol gösteriyorsunuz ya da en azından oralarda bir yerde başka yolların, yeni patikaların olabileceğini ifade etme şansı yakalıyorsunuz.
İSTANBUL’DA TARİHİ MEKÂNDA SERGİLENİYOR
Heykeltıraş Tuğçe Aytürk’ün eseri “Sofra” şu ana kadar üç mekânda sergilendi. Eserin ilk sergilenmesi The Artisan M Gallery sponsorluğunda The Artisan İstanbul Hotel’in ev sahipliğini yaptığı Direniş Sergisi’nde oldu. “Sofra” ayrıca Raffles Hotel İstanbul’un ev sahipliğini yaptığı, Karaca ana sponsorluğunda ve Masion Française dergisi sponsorluğunda düzenlenen ve bir sanat eserleri sergisi niteliğinde olmayan‘Sofralar Sergisiİstanbul Kutlamalar Başkenti’ organizasyonunda, lobide sanatseverlerin beğenisine sunuldu.
30 MART’A DEK GEZİLEBİLECEK
Aytürk’ün eseri, o zamanki adıyla QNB Finansbank’ın “Kırılma Noktası: Hikayenin Sonunu Sen Yaz’ sergisinin ardından Taviloğlu Koleksiyonu’na katıldı. Taviloğlu Koleksiyonu’nun 52 yıllık serüvenini İstanbul’un 7 önemli kültür mekânında sanatseverlerle buluşturan “Bir Koleksiyoner Hikâyesi” sergisinde yer alan “Sofra”, 30 Mart 2025 tarihine kadar İstanbul Tarihi Likör Fabrikası’nda izleyicisiyle buluşacak.
“Sofra’nın üretim sürecini özetleyen videoyu izlemek için buraya tıklayabilirsiniz.”